Hayata dair, insanlarla ilgili ne kadar empati kurabilirsiniz? Kesin dogrulariniz var midir her konuda, yoksa siz de benim gibi istisnalarin her zaman olabilecegine inananlardan misiniz? Adaleti sorgulayan..daha dogrusu insanligin özüne inip en derin duygularini harmanlayip ortaya koyan, affedilmez olanlari affetmemize, vicdanimizi defalarca sorgulamamiza neden olan bir roman karsinizda. Ne kadarina dayanabilirsiniz bilmiyorum. Din her zaman tartisilan bir konu olmustur aslinda. Toplumlari birlestiren mi, yoksa aksine bölen bir kavram mi? Veya söyle ele alalim, hangisinin icinde yer almak istersin? Cünkü dünyada cesitlilik denen bir sey var. Her türlü insan var. Ve sen olmak istedigin kisi olmakta özgürsün aslinda. Sana ne kadar hayatta bir takim dayatma vs seyler olsa da. Aksini de savunabilirsiniz tabii.
Jodi Picoult'un herhangi bir romanini okumam konusunda o kadar cok tavsiye aldim ki, sonunda bu kitabini secmeye karar verdim. Pisman da olmadim.. Hani kisilerin birer birer kendi gözünden olaylari anlatmasina, bir seyin aksini savunmak icin hayatta nelerle yüzlestiklerini anlatan, cok samimi icten bir hikaye olmus.
Ironi surada basliyor; kardesi ve babasi öldürülen bir kiz(Claire) var ve kalp hastasi. Acilen yeni bir kalbe ihtiyaci var. Katil(Shay) hapiste ve 11 yil sonrasinda idam cezasina carptirilmis. Yavas yavas hapis hayatinin sonuna dogru gelmisken, öldürülmeden önce son bir istegi var, o da bu kiza kalbini vermek.
Annesi(June) kesinlikle bunu istemiyor, ama daha uzun bir süre beklemek kizinin ölümüne neden olabilir ve bir daha böyle bir olayi kaldirip kaldiramayacagindan süpheli. Kendi ve kizi adina istemese de, yapilabilcek en mantikli kararlardan biri gibi gözüküyor. Bu arada kalp birebir uyuyor. Ama ortada bir sorun var, idam cezasi kalbe igne yapilarak kalbi durdurmaya yönelik bir sekilde gerceklestiriliyor. Bu tersine cevrilemez bir durum mu, yoksa bunun yerine asilarak beyin ölümü gerceklesip bu sekilde organ bagisinda bulunmasi gibi bir dava kazanilabilir mi? Bunun icin bir avukatimiz(Maggie) ve bir de katilimizin dini danismani(Michael) romanin bas rollerinde yer aliyor. Ayni zamanda hapishanedeyken yan kogusunda olan Lucius, Shay'in davranislarinda bir takim tuhafliklar oldugunu iddia ediyor...Esas soru surada basliyor? Siz olsaydiniz ne yapardiniz? Adalet her seyin en iyi ve güzel sekliyle sonuclanmasindan, taraflarin haklarini göz önünde bulundurmaktan yana, ama bir seyi kabul edip buna adalet derken; ayni olayin tam tersini kabul ettirmeye calisip buna yine adalet diyebilir misiniz? Celiskiler iste bu noktalarda basliyor ve ipler kopuyor. Deniliyor ki, 'Senin haklı olman, benim yanlis oldugum anlamina gelmez.' Keyifle okudum.
0 fikrim var:
Yorum Gönder