30 Mayıs 2010 Pazar

Serdar Ortaç - Kara Kedi

30 Mayıs 2010 Pazar 0
Ohhh yaz geldi herkes kıpır kıpır şarkıları dizip yeni albümlerini çıkartıyor. Ehh bu durumdan en memnun kişilerden birisi olarak, Serdar Ortaç'ın Kara Kedi albümünü gururla sunarım.. Evet, klasik Sertar Ortaç şarkıları ama kafa dağıtmaya birebir.. İsyanlarda olanlar, stres atmak istiyorsanız alın bir tane dinleyin derim.. :)
Ben en çok Parodi şarkısını sevdim.. Dinleyin, dinletin.. Haydin iyi pazarlar..

p.s. 3 Haziran'da Ankara'da konser verecek. Meraklılarına duyurulur !

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Melekler Erkek Olur

29 Mayıs 2010 Cumartesi 0

Hamdi Koç'un Melekler Erkek Olur adlı romanını yarım bıraktım sevgili okurlar. Kitap orucu dediydim ya vakti zamanında işte onun kurbanlarından ama valla suçum yok. Zamanında ilgi görmüş olabilir değişik isim, güzel kapak ama orta yaşlı şehirli zenginin aldatma meselesi falan off... Literatüre, müziğe, pahalı kıyafetlere düşkün üst düzey yönetici Murat işe yeni başlayan bir bayanla aşk yaşar ki aşk mıydı o da anlamadım. Bu arada durumu karısı da yavaşça çakozlamakta gibidir amma velakin bu üst-orta sınıf insanların halleri, Murat Bey'in anlayamadığım haleti ruhiyesi kitabı 127. sayfasında bırakmama neden oldu. Kitapta yer yer araya giren ingilizce kelimeler gibi söylersek: boring. Açmadı beni bu kitap. Murat'ın ağzından dinliyoruz olayları ama Murat bir roman kahramanı olarak sıkıcı. Tahminen doksanların başında geçen kitapta zenginlikten sapıtan ve gençliğini yaşamamış olan Murat Bey'in hayatını sorgulaması söz konusu. Fakat elin hakiki yuppiesi Patrick Bateman taaa 80lerde bunalıp neler yaptı ya da yapayazdı. Gerçi şu an South Hampton'da balık tutuyordur ama olsun. Velhasılı kelam Melekler Erkek Olur ama erkekler de sıkıcı olur.

Madi'nin Dönüşü ya da Yaşasın Kötülük

Madiclara geri dönmüş, bombalamaya başlamış, çok sevindim valla. Bizim körler sağırlar birbirini ağırlar durumundaki acınası magazin dünyamızda bir adet lucy spiller gibi ortalığı dağıtmaya devam ediyor. ilk defa trendometrede adını duymuştum sonra bir başladım okumaya baktım tüm arşivi bitirmişim gülmekten ölerek. Bi hapis-pardon rehab dönemi oldu madinin şimdi aramızda ve zehir zemberekliğinden bir şey kaybetmemiş, seni seviyorum madi....
Bu arada madi, atgötten ve deniz hepsi birden-ellerine sağlık diyerekten-mor ve ötesi adlı ucubik grubumuzu taşlamışlar stoning of horaya olmuş bayıldım valla. Bi ben mi sevmiyorum bu hassas yavrucakları derken vermişler ellerine ki iyi de olmuş. Bir lafım da vogue türkiyenin kıtripozlarına: pardon da mayıs sayısında mor ve ötesi ve çetesi adlı bi çekim yapmak hanginizin aklına geldi? aferin evlatlarım millet (vogue hommes) kate moss'u anadan üryan soyup müthiş resimler çeksin siz bu çakma aktivistleri koyun. gerçi iyi olmuş ikiyüzlülükleri ortaya çıkmış.

Tipi kessssssss.........

Ayyyy hayat çok funny!! madi geldi şenlendim yaz madi, yaz akşamları renklensin. vur bu magazinleme dünyamızın ağzı başka g.tü başka konuşan maymuncuklarına da eğlenelim azıcık. İptila yarattın bende. durmak yok yola devam, yaşasın kötülük/dedikodu....

28 Mayıs 2010 Cuma

Sertab Erener - Koparılan Çiçekler

28 Mayıs 2010 Cuma 1
Ekot'cuğumla favori şarkımız oldu. Yaza damgasını vuracak bir şarkı olacağını iddia ediyoruz. Mutlaka dinleyin, paylaşın, mutluluklar..

İyi ki varsın
İyi ki sevmişim seni hem aldım hem çaldım helal helal sana
İyi ki varsın
İyi ki sevmişim seni hem aldım hem çaldım helal helal sana
Yok istemem diyen gönlüm çöle bile razı şimdi
Yanlış yola giden bendim lütfen dön gel
Ben yazdım kadere hüznü, perişanı
Sonu gelmez yine de bitemez ümitler
Ama yoksa bahçemin eski şanı
Sebebi koparılan çiçekler..

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Kutlama

24 Mayıs 2010 Pazartesi 1

Bahardan hiçbir şey anlamadım. Hele mayıstan hiçbir şey anlamadım. Baharın son demlerini yaşarken Sezen Aksu'nun Kutlama parçasını dinlemek istiyorum defalarca. Serseri Mayınlar'ı daha da güzelleştiren o güzel final şarkısını. Ah ahh yine kafa gitti ben de, dalıp gittim bu şarkıyla. Anlamadım noldu bana. Dinlemeyenler dinleyip karar versin nedir bu şarkıyı böyle güzel yapan, hem heyecanlandıran hep hüzünlendiren, filme nasıl bu kadar yakıştı?.....

http://www.youtube.com/watch?v=3yEmred6EvE

23 Mayıs 2010 Pazar

Günün Şarkısı..Waka Waka eh eh | Tsamina mina zangalewa | This time for Africa

23 Mayıs 2010 Pazar 0
Madem bugün futboldan açıldı söz, bir de Afrika ezgileriyle süslenmiş kıpır kıpır bu şarkı gelsin... Shakira - Time for Africa ..
Haydi hop birki kalk oyna.. :p

 
You’re a good soldier
Choosing your battles
Pick yourself up
And dust yourself off
Get back in the saddle
You’re on the front line
Everyone’s watching
You know it’s serious
We’re getting closer
This isn’t over

The pressure’s on; you feel it
But you got it all; believe it
When you fall, get up, oh oh
And if you fall, get up, eh eh
Tsamina mina zangalewa
Cause this is Africa
Tsamina mina eh eh
Waka waka eh eh
Tsamina mina zangalewa
This time for Africa

Nike - Write The Future


Kelimelerim tükendi.. Emek işte budur. Sonucu da böyle alınır. Tebrik ederim. Uzun zamandır izlediğim en en en güzel reklam filmlerinden biri. (Ki futbolun 'f'sinden anlamam. Rezilim ki gösterdikleri futbolcuların çoğunu tanımıyorum bile. Ona rağmen hayran kaldım artık siz anlayın..) Youtube'da 5 milyona yakın izleyicisi var şimdiden ve konulalı sadece 5 gün olmuş !!! Ne kadar da mikimmmiiiilll !! (Türk Malı'nı bir ben izlemiyorum herhalde ama Abiye Kuzu'nun bu lafını sağolsun..arkadaşlarım ağzıma dolamasını bildiler!!)
İşte birkaç kare.. (Ama baştan sona izlemek lazım meşhur olsalardı olmasalardı tarzı şeyler var o anda golü atınca hayatında neler değişti vs.. Ya anlatılmaz yaşanır gerçekten mükemmel olmuş .. Kusursuz.. Ellerine sağlık !! )

90'larda çıkan şarkıcıların hastasıyım :)

Tarkan'ın yeni şarkısına bayıldım Sevdanın Son Vuruşu.. Youtube'da şarkı dönmeye başladı bile. Tarkan artık köşesine çekildi sadece şarkı yazıyor, etrafında yeni insanlar keşfediyor, derken bu albüm haberi beni çok sevindirdi. Eski şarkılarını biraz anımsatıyor. Ama apaçi tarzı elektronik parçalardan o kadar çok sıkılmıştım ki (hani elektronik müzik kavramının da içine ettik, onu da becerdik aferin bize diyebilirim:p) ilaç gibi geldi bu şarkı bana. Güzel sözleri olan kaliteli bir şarkıya hasret kalmıştım. Bu hafta albümün çıkması bekleniyor. İlk alacak kişilerden birisi tabii ki benim :):)

Aynı zamanda Twitter'da da Sertab Erener'in yeni albüm çalışmalarına başladığını okudum. Rengarenk olcakmış albümünün adı. Bu sefer single şeklinde olmayacak gibi anladım ama bakalım, onu da merakla bekliyorum. Açık Adres şarkısına da bayılmıştım zaten.

Seviyorum..90'larda çıkan şarkıcılar gibisi yok :):)

Google'ı sevebiliriz.. PAC-MAN !!


Google bir dev.. Dünya lideri.. Yaptıkları ve yapacak olacakları tartışılmaz.. Beraber çalıştıkları ekip, her geçen gün yeni şeyler üretiyor ve ben hayranlıkla onları izlemeye devam ediyorum.. Google Earth de canım sıkıldığı zaman, Dünya'nın herhangi bir ülkesindeki bir şehirde bana yolculuk yaptıran bir başka yazılımlarından sadece biri..
Arama motorunu çalıştırmak için Google'a girdiğimde PAC-MAN'ın 30. yıl şerefine yaptıklarını görünce çok hoşuma gitti. Üzerine mouse'la tıkladığınızda okları kullanarak oyun oynamaya da başlayabiliyorsunuz. Hani bugüne kadar özel günler için tasarladıkları çeşitli şeyler oluyordu ama buna bayıldım !! Zaten ilk bilgisayar oyunumu oynamam kendisiyle başlamıştı. Güzel nostalji oldu diyelim. Teşekkürler PAC-MAN! Teşekkürler Google!
WAKAWAKAWAKAWAKA :):)

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Agatha'yla Nostalji

22 Mayıs 2010 Cumartesi 0

Agatha Christe'nin en az bir romanını okumayan var mı acaba? Polisiye Kraliçesi'nin okuduğum ilk kitabı Noel'de Cinayetti. Sonrası geldi zaten. O kadar çok okudum ki hatırlamıyorum bile. Cinayetlerin eski usulle, zeka oyunlarıyla çözüldüğü bu kitaplar ortaokul yıllarımda elimden düşmedi. Polisiye, macera-gerilim okumayı zaten çok seviyorum. Ama Christie'nin kitapları, Hercule Poirot karakteri, kitabın sonunda bakın şunlar şöyle şöyle oldu deyişi, ingiliz yaşam tarzı ve elbette polisiye bir romanda olmazsa olmaz süspans unsuru ve sürprizleriyle gönlümde ayrı yer tutuyor. Kendisinin ne kadar zeki biri olduğu malum, biyografisini okumak istiyorum ama kısmet olmadı henüz.
Nil'de Ölüm, Ve Perde İndi, Cinayet Alfabesi benim favorilerim. Özellikle Cinayet Alfabesi bayağı hoşuma gitmişti. Bu aralar bir kitap orucu içindeyim. Böyle bi şey okumak istemiyorum, elime aldığımı da yarım bırakacak gibiyim. Belki de en iyisi klasik polisiyeye geri dönmek ve bir Agatha Christie romanı okumaktır.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Mehmet Fay Kırığı-1

19 Mayıs 2010 Çarşamba 0

Mehmet, Mehmet Eroğlu'nun Fay Kırığı üçlemesinin ilk kitabı. Mehmet Eroğlu'nun daha önce Kusma Kulübü kitabını okumuştum. Anarşist ruhu ve derin karakterleriyle beni etkilemişti. Bu kitapta hayatın sillesini yemiş bir başkahramınız var: Mehmet. 1993 yılında terörün en şiddetli yıllarında savaşmış. Yıllar sonra asker arkadaşlarından bir teklif alıp İstanbul'a gidiyor. Askerlik arkadaşı Cenk'in sahibi olduğu Plevneliler Holding ile mayından kurtardığı Yakup'un şirketi Kadıoğuları Grup birleşecektir. Mehmet ise bu birleşme esnasında tarafsız bir genel müdür olacaktır. Yeni bir hayat için bu fırsatı değerlendiren Mehmet'in, Cenk'in kuzeni Simin ve Yakup'un türbanlı kardeşi Emine'yle yolları kesişir.
Eroğlu bu kitapta zenginleşen dindar sınıfı, İstanbullu olma çabalarını, savaşın etkilerini arka fon olarak kullanmış. Her zamanki gibi ağır laflar eden karakterleri var Eroğlu'nun. Üçlemenin ilk kitabı aslında karakterlerin tanıtılıp, olayların geliştiği bir ilk perde. Güzel kurgulanmış ve finali de çok heyecanlı bir yerde bitiyor. Kapak tasarımı da yerinde olmuş. Çünkü kitapta zenginliğin cazibesi, İstanbullu olmanın en has sembollerinden ve yeni bir hayatın başlangıcı olarak bir yalı penceresi Mehmet'in zihnine yer ediyor. Zenginlik gerçekten büyük bir fenalık mı insanlık için, müslümanlıkla zenginlik nasıl bağdaşır, zenginliği istemek herkesin hakkı mıdır? Eroğlu bu tür soruları sorup farklı kahramanlarıyla farklı açılımlar getiriyor hayatın ve Türkiye'nin meselelerine. Diğer kitaplar Emine ve Rojin'i merakla bekliyorum.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Elephant Woman

17 Mayıs 2010 Pazartesi 1

Çok sevdiğim bir arkadaşımın çok güzel evinde çok güzel filmler izlerdik eskiden. Evvel zaman içinde yine öyle pizzamızı falan aldık, film izleyeceğiz: Michael Clayton'ı. Ahh şimdi kafamız basmıyor, başka bişi izleyelim dedik (sonradan izledim gerçi sıkı film gerçekten). Neyse bir Hard Candy bulduk, hiç bilmiyorum neyin nesi kimin fesi. Ellen Page var canım oyuncu. Bir de Patrick Wilson: Tutku Oyunları'nın banliyö mağdurlarından. Gerim gerim geren, müthiş oyunculukları olan bir filmdi Hard Candy. Asıl mesele sonda çalan şarkıydı ama. Blonde Redhead adlı grubun Elephant Woman şarkısı. Bir şarkı bu kadar mı etkiler insanı ya da bir filme bu kadar mı yakışır? Şarkıyı çok sevdik. Ben hala dinliyorum. Bunun gibi daha bir sürü güzel filmi beraber izlediğim arkadaşım E.A.'yı da çok özledimmm:(

http://www.youtube.com/watch?v=GD2QSEs2iMs&feature=related

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Ve Henry 5. Karısını da Harcar...

15 Mayıs 2010 Cumartesi 2
Turdors'ın 4. sezon 5. bölümü yayınlandı. Olayları bilmeme rağmen, yine heyecanla izledim. Henry 5. karısı Catherine Howard'ı eline geçen bir mektupta yazanlarla mahkum eder. Genç ve salak olan kraliçe mektuptaki herşeyi sorgusunda olduğu gibi itiraf eder. Genç yaşta ölüme mahkum edilir ve kellesi vurulur. Henry de 5. karısının idam edileceği gece kendisine küçük çaplı bir harem toplar ve parti verir.
Catherine Howard'ı canlandıran Tamzin Merchant kraliçeyi gayet güzel oynamış. Hemen hemen okuduğum tüm kitaplarda ki gibi gayet aptal, şehvet ve eğlence düşkünü birini güzel canlandırmış.
Şimdi sıra Nip/Tuck'tan tanıdığımız Joely Richardson'a geliyor. Bakalım Henry'nin 6. karısı Katherine Parr'a nasıl hayat verecek?? Gelecek bölümlerde hep beraber göreceğiz.


13 Mayıs 2010 Perşembe

Bir Candan Geçti Beytepe'den...

13 Mayıs 2010 Perşembe 2
Dün, okulumuzun bu yıl ki bahar şenliklerinin açılışını Candan Erçetin'le beraber yaptık. Okulumuzun dışından da girişin serbest olduğu konser çooookk kalabalıktı. Herhangi bir sayı kestiremiyorum. Bu kalabalığa rağmen, konseri veren kişi son derece kaliteli ve profesyonel olunca, müthiş bir coşku ve neşe hakim oldu kalabalığa ve hiç bir taşkınlık olmadan bitti dün gece. Candan Erçetin'in sesi, şarkıları ve yorumuyla ilgili bir yorum yapmak isterim, ama o seviyede değilim. Konser oldukça hareketli başladı. İlk olarak yeni albümünden "Bahar" adlı parçayı seslendirdi. Ardından yine yeni albümden parçalar geldi. Albüm yeni olmasına rağmen konseri izleyen kalabalık hep bir ağızdan şarkılara büyük coşkuyla eşlik etti.Bu da haliyle Candan Erçetin'i şaşırttı ve bu sahne de dile getirdi:)) . Daha sonra kendisinin en hüzünlü şarkısı olarak nitelendirdiğim "Yalan" adlı parçasını seslendirdi. Aslında hep birlikte seslendirdik. İzleyenler daha fazla slow şarkılar istemelerine rağmen, Candan Erçetin, bunun bir bahar şenliği olduğunu ve hareketli parçalar söylemesi gerektiğini kibarca dile getirim konserine devam etti ve Balkan Havaları'na şöyle bir girdi ve kalabalık bir anda hareketlendi. Çok beklediğimiz "Vay Halime " adlı türküsünü de söyledi. Ama türkünün albümdeki kayıtlarında yer alan Suzan Kardeş'in seslendirdiği kısımlar olmadığından hepimiz başta biraz şaşırdık. Ama olsun böyle de çok güzeldi. En son da "Melek"i seslendirdi ve konserine son verdi.
Kendisini sahne de çok mütevazı gördüm. Şarkılara genel olarak katılmamızdan dolayı tüm şarkıların sonunda biz onu alkışlarken o da bizi alkışladı, ve yerlere kadar eğilerek bizleri her seferinde selamladı. Kendisine çok çok çok teşekkür ediyoruz, böyle bir geceyi bize yaşattığı için. Unutlmayacak zamanlar arasına girebilir;)

Bana Biraz RENK Ver!!!

Dün çok güzel bir Candan Erçetin konseri dinledik. Canlı şarkılarla coştuk, eğlendik. Candan Erçetin'in nasıl iyi bir ses olduğunu, dinleyiciyle nasıl bir iletişim kurduğunu söylemeye gerek yok. Ama benim aklımda, dilimde başka bir şarkı vardı dün. Sıla'dan "bana biraz renk ver." Yani Sıla'nın sözleri hep böyle güzel ama bu şarkı çok manidar. İlahi Sıla diyesim geldi. Herkesin derdi bu değil mi şekerim: renk, renk... Bunalıyor millet yetmiyor hiçbir şey. Kaçayım birine, tası tarağı toplayayım, renk gelsin şu plazmamaymunustarbuckskokoşu hayatıma diyor da işte ah ah olmuyor olamıyor. O renkler pespaye oldu. Nereden bulacan böyle aşkı da dünyaya koyvericen gidicen? Off Sıla hallendirdin beni şimdi. Ben de birine inanıp koşup gitmek, dünde ne varsa unutmak ve renklenmek istiyorum!!!!!
http://www.youtube.com/watch?v=LETzYphqdR8&feature=related

6 Mayıs 2010 Perşembe

24 olmak veya olmamak.. İşte bütün mesele bu...

6 Mayıs 2010 Perşembe 2
Aşırı duygusal olmam yüzünden kaybettim hayatta en çok belki de.. Öyle olduğumu göstermemeye çalıştım ama.. Alıngan, kırılgan bir yapım oldu hep.. Kim bilir anlayamadım çoğu zaman belki de, yanlış değerlendirdim. Anlık sinirle dinleme zahmeti bile göstermeden, bir çok insanı hayatımdan çıkardım. Öyle çok şen şakrak biri olamadım..ama küçük şeylerle mutlu olmasını bildim. Yeri gelince anın tadını çıkardım. Bugünlük sadece..yorgunum..24 yılı devircem dile kolay.. Son bir haftam kaldı.. Geri sayım başladı.. Seviyorum, olmuyor.. Zaman dursun istiyorum veya daha çabuk ilerlesin istiyorum, o da olmuyor.. Bir şeyler istemeyi bırakıp rahat olmak lazım sanırım. Bunu öğrenmem lazım.. Çok çabuk sıkılıyorum, çok çabuk ilgim dağılıyor.. Hayatımda ilk defa sabırlı olmaya çalışıyorum. Çok zorlanıyorum ama denemem lazım diyorum ve deniyorum. Sakin bir yapım oldu evet doğru. Sinirli olduğum anlar da oldu.. Zor birisi oldum belki de bilmiyorum. Ben de böyleyim işte.. Hayattaki en garip şeylerden birisi de bu. Değişmek için çabalıyorsun.. Değişince belki olur diyorsun. Tuhaf. Hayat çok güzel ama.. Bungee jumping yaparken tepedeyken özellikle bir kez daha bunun farkına vardım.. Yemedi 3. seferde 'haydin bismillah' deyip atlayabildim ancak.. Evet, yapmacık olamıyorum. Sevmediğim ortamlarda susuyorum..yorum yapmak istemiyorum.. Peki neden herkes herkesi bu kadar çok eleştirmek zorunda. Tamam hani eleştirmiyorlar da aslında ama nese bilemiyorum. Sorumluluk almayı öğrenmek lazım.. Nerede durduğunu bilmek lazım. Benim gibi bu kadar maymun iştahlı olmak da bir yere kadar gerçekten. Ekotum Ahmetim uzun zaman sonra biraz bunalım oldu yazdıklarım sanırım ama bugünlük de böyle olsun işte.. İyki varsınız hayatımda. Sizi çok özledim. :) Bugünkü seçtiğim şarkı Angus & Julia Stone'dan gelsin..Draw Your Swords:

i see them snakes come through the ground.
they choke me to the bone.

they tie me to their wooden chair.
here are all my songs.
so come on, love, draw your swords.
shoot me to the ground.
you're mine, i am yours.
let's not fuck around.
..cause you're the only one.

4 Mayıs 2010 Salı

Verseler de İzlesek

4 Mayıs 2010 Salı 3
Kapalı havalarda öğleden sonralarda bir çay/kahve yapıp televizyon başına geçip türk filmi izlemek gibisi yoktur. Yeşilçamın büyüsü bu heralde. Klasik Türkan Şoray filmlerini saymıyorum zaten. Dila hanım, Bir genç kızın hikayesi, Selvi boylum al yazmalım falan kaç defa izledim bilmiyorum. Bunların dışında çok sevdiğim ve olsa da izlesem dediğim garip filmlerim var.

Zeynep Değirmencioğlu'nun bu serbest Polyanna uyarlamasını izlemek bana hep keyif vermiştir. " Sevelim, sevelim, sevelim !!!!!!!"
Biliyorum biraz tuhaf bir film. O dans sahneleri falan akıllara ziyan. Yine de bayağı eğlenceli bence.


Evet ve beni ağlatan bir film. Yumurcağın öldüğü o müthiş final sahnesi kimi ağlatmaz ki zaten? Allahım ne kadar duygusal bir filmdi. Kullanılan müzikler, yumurcağın pudrayla beyazlatılmış yüzü...bak gözlerim doldu yine.
Yabancı filmleri de unutmamak lazım tabi. Ben küçükken öyle bez bebekti, ıbık zıbıktı, ben10 di falan öyle saçmalıklar yoktu. Çılgın Bedişle, şeker kız Candy vardı. Zaten bu iki sarışın kahpenin ihtiraslı hayatları da mahvetti beni. Bunun dışında çocukların maceralar yaşadığı, defineler bulduğu, ağaç evlerde kampladığı güzel filmler vardı. Evde Tek Başına mesela bayağı iyi bir filmdir benim için. 2. si de öyle. Gerçi oynayan çocuk kayboldu ortadan. Olsen ikizleri kadar olamadı. Adı soyadı bir tuhaftı ondan oldu birazda.


Bu gudik filmlerin en gudiği bence Bebek Firarda adlı abes filmdir. Merak ediyorum o bebeğe noldu, kaç yaşında şimdi? Lan ben böyle bir film yaptım zamanında vay anasını diyo mudur? Artık niye vermiyor televizyonlar bebek Bink'in bu nadide macerasını?


Yine aynı şekilde kanal d de sıkça izlediğimiz Gremlinler adlı salak bir film vardı. Sevimli yaratıklar yanlış beslenince deliriyorlardı. 2.si de çekilmişti hatta. Ne eğlenceliydi ya yine böyle filmleri görmek istiyoruz, buradan kanal yöneticilerine sesleniyorum: Arada verin bu filmleri daha burada sayamadığım bir sürü böyle film var: Metin Erksan'ın Şeytan filmi, Tarkan filmleri, Ahu Tuğba'nın Kayıp Kızlar'ı... Bir kuşak da bunlarla büyüdü yani. Facebook, msn, internet yoktu. Bunları izliyoduk napalım.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Tuttum Bırakmam!

3 Mayıs 2010 Pazartesi 0

Nazan Öncel'in yeni şarkısı Tuttum Bırakmam çok hoşuma gitti. Her zamanki gibi benzersiz Nazan Öncel sözleri ve güzel bir müzik. Siyah-beyaz klibi de sade ve hoş olmuş.
Öncel'in duygusal şarkıları deyim yerindeyse dibine kadar duygusal. Ama hareketli parçaları da bir o kadar eğlenceli, hayatın/aşkın her yönü var yani. Matrak, açıksözlü, samimi... Sanki basit sözler ama hakketen doğru, harbiden de orijinal ve canlı . Ve de etkileyici. Bu şarkı da öyle olmuş. Dinle/oyna/kudur; düşün/tart/eşlik et. "Birdahadinlevekıpırkıpırol" olmuş .

http://www.youtube.com/watch?v=uF68IwjrPAM
 
◄Design by Pocket