Station Agent (Hayatın İçinden) yapmacıksız, dosdoğru bir film. Kendisine miras kalan tren istasyonuna yerleşmek için New Foundland'a giden cüce Fin'in hikayesi. Cüceliği yüzünden her daim dikkat çekmeye mahkum Fin hemen fark ediliyor haliyle. Ama onun tek isteği yalnız kalmak ve trenleri seyretmek. Burada kahve kamyonetiyle Joe devreye giriyor. Bu sıcakkanlı Kübalının Fin'le dostluk kurma çabası ve geri püskürtülme sahneleri çok komik. Bir de Olivia var. Oğlu Sam'i kaybetmiş ve inzivaya çekilmiş, sadece resim yapıyor. Fin'le tanışmaları filmin en komik sahnesi. Ama yalnızlık ne kadar paylaşılır ya da üç yalnızlık bir mutluluk eder mi? Film Hollywood'u paklayan Amerikan bağımsızlarının en sevimlilerinden biri. Trenler, yollar, kırsalda ağır aksak geçen zaman ve üç farklı insanın dost olmaya çalışması...
Fin rolünde Niptuck'tan tanıdığım Peter Dinklage çok başarılı. Olivia rolünde Patricia Clarkson ve Joe rolünde Bobby Cannavale de öyleler.
Station Agent güzel manzaraları, sade ve insanı anlatan hikayesiyle çok güzel bir film.
0 fikrim var:
Yorum Gönder