22 Kasım 2011 Salı

Suzan Defter

22 Kasım 2011 Salı

Ayfer Tunç'un daha önce 'bir maniniz yoksa annemler size gelecek' kitabını okumuştum. 70 leri güzel bir dille anlatan hoş bir kitaptı. (ahh nostalji...) Kediler ve Kitaplar'da Suzan Defter'i okuyunca (sağolasın Çavlan) hemen okumak istedim. Daha önce 'taş kağıt makas' adlı öykü kitabının üyelerinden biri olan bu uzun öykü tek başına basılarak bağımsızlığını ilan etmiş. Bu tartışılabilir bir konu ama kitaba dönersek gerçekten okunmayı hak eden bir novella olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Biçimsel özelliği ile ister istemez ilgi çekiyor zaten. Kitap, aynı anda akan, bir sayfada birinin yan sayfada diğerinin devam ettiği iki günlükten oluşuyor. Ben atlayarak ve ayrı okumak yerine düz bir şekilde okumayı tercih ettim.


Kahramanlarımızdan biri Ekmel Bey. Ekmel, mükemmel,kusursuz demek. Ekmel Bey erken yaşta kendini emekliliğe ayırmış, boşanmış bir avukat. Şişli olduğunu tahmin ettiğim bir semtte cadde üstü bir evde tek başına oturuyor. Ekmel Bey'in problemi herkesin bir amaç, bir uzviyet içinde olduğu hayatta alabildiğine sıkılması ve evinden çıkmak istememesi. Tüm yapaylığıyla beyaz türk ailesini, abilerini (kendi görevleriyle rahatsızlık duymadan yaşayan), kendisini sevmeyen karısını beyhude seven babasını ve tüm bunların ortasında kendi varoluşunu sorguluyor Ekmel Bey. Günlük bittiğinde/bitirildiğinde sona erecek yaşamı.


Diğer günlük ise Derya'ya ait. Derya abisine aşık, ailesi parçalanmış, hep arada/2. planda kalan, korunmak istenen ve hayatın rol vermeyi unuttuklarından. Abisinin sevgilisi Suzan'la (yanan, ateşli demek) yaşadığı büyük aşktan kendine pay biçen ve o aşkla varolmaya çalışan bir yitik, bir nabekar.(affet beni) Derya, abisiyle Suzan'ın aşkına zorla/zoruyla eklemleniyor ve yaşanamayan, parçalanıp giden bu aşkı unutmamaya kararlı. Bu nedenle eski devrimci yeni girişimci abisine sitemli. Ekmel Bey'in eğlenmek için, sırf sıkıntısına bir parça suhulet versin diye evini satılığa çıkarması ve Derya'nın sırf evinden çıkmak amacıyla bu evi görmeye gitmesiyle 2 günlük kesişiyor. Bu seferde olayları ikisinden farklı şekilde dinliyoruz. (yanan ev rüyası, Ekmel Bey'in İzmir yolculuğu...) Defterler doluyor ama sıkıntı zarb oluyor, azalmıyor; yenilgiyi (neyin yenilgisi?) kabullenmekte mi çözüm, yoksa herkesin bir yaşama saiki var da onunla yetinmek mi lazım?


Suzan Defter, deneyselliği, güçlü anlatımı ve kendi ıstırapları ile mütemadiyen yanan/külleşen/soğuyan karakterleri ile benim için unutulmazlar arasına girdi bile.

1 fikrim var:

Ludmilla dedi ki...

Ben önce herkesin hikayesini ayrı ayrı, sonra her sayfayı ayrı ayrı, sonra tekrar bütün olarak okumuştum. Her seferinde de çok sevmiştim. Suzan Defter Türk Edebiyatı'nın en iyi öykülerinden biri bence. Kesinlikle unutulmaz.

 
◄Design by Pocket