27 Ağustos 2010 Cuma

Kötü Filmler

27 Ağustos 2010 Cuma 1

herkesin vardır nefret filmleri ya da yarısında bıraktığı, salon terk ettiği, ölümüne sıkıldığı. ilk aklıma gelenler şunlar:

1)savage grace: ekremle bizi mahveden film budur. nasıl bi şeydir nasıl bi kepazeliktir anlamadım. uzak durun, yanına bile yaklaşmayın.

2) babam romulus: ne sıkıcı bir filmdi yarabbi. iptal olmuş bi anne ve cefakar bir babayla hayat mücadelesi veren bir çocuk. biyografik bir öykü...

3) gothica: oscarlı insanlar berry ve cruz bu filmlerinden utanıyolardır heralde. hele filmin bir yerinde cruz bedenime sahip olabilir ama ruhuma asla minvalinde bi şey söylüyodu ki evlerden ırak!

4)jeepers creepers 2: ilki orijinalliğiyle hayran bıraktıran filmin ikincisi yönetmenin cinsel kimliği nedeniyle sıkı vücutlu amerikan gençlerinin şovu gibiydi. bu diri vücutlara yaratığımız da kayıtsız kalamayarak otobüse dil atıyodu(!) daha ne diyim!!!

5) dream catcher: başarısız bir stephen king uyarlaması. ne bu noluyo derken birden uzaylılara bağlayan garip bir film. izlemeyin!!!

6) southland tales: bu ucubik şeyi sinemada izledim ya ölsem de gam yemem. lynch abimin filmleri bunun yanında romantik komedi kalır. kelly canım bu filmi çekerken ne kullandıysan bana da söyle ben de istiyorum.

7) we own the night: eva mendes yollusu vardı bu filmde. abik gubik bişi.

8) iklimler: aman diyim!!!!!!!!!!!!!
Bu liste uzar gider, siz de verdiğiniz paraya acıtan, bunaltan, esneten filmleri yazarsanız iyi olur. Uzak dururuz:)

24 Ağustos 2010 Salı

Fly Away!!

24 Ağustos 2010 Salı 0
Müzik hayatım desek doğru olur mu? Kesinlikle eveeeeeet !!
Ben taze çıtırken hit olan parçalarından biriydi bu da. Hala dinlemeye doyamam.. Ah ahh Lenny sen bir harikasın :p
Yıllardan 1998.. ve bu şarkısıyla -fly away- Grammy'yi aldı. Sonuna kadar da haketti diyebilir miyiz??

I wish that I could fly
Into the sky
So very high
Just like a dragonfly

I'd fly above the trees
Over the seas in all degrees
To anywhere I please

Oh I want to get away
I want to fly away
Yeah yeah yeah

Oh I want to get away
I want to fly away
Yeah yeah yeah

Let's go and see the stars
The Milky Way or even Mars
Where they could just be ours

Let's fade into the sun
Let your spirit fly
For we are one
Just for a little fun
Oh, oh, oh yeah !

I want to get away
I want to fly away
Yeah yeah yeah

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Yalnızlık özgürlüğün iki hırçın kanadıdır!

21 Ağustos 2010 Cumartesi 0
Bugün biraz eskilere dönmek istedim. İnanılmaz sıcak bir hava...Bir boşluk..Yaşadıklarına anlam verememe..Ve kendini yapayalnız bir yerlere atma çabaları derken..Hayat bana o kadar da bireysel takılmanın iyi olmadığını göstermeye çalışıyor sanırım. Eskiler demişken; seçtiğim şarkının adı Kanat.. Söyleyen de Hande Yener.. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi..'Yalnızlık da özgürlüğün iki hırçın kanadıdır.' demek istiyorum :) Umarım şu anda bir yerlerde inanılmaz coşkulu bir şekilde eğleniyorsunuzdur. Keyfiniz hep yerinde olsun..özellikle bu aralar :)












 

yalnızlık özgürlüğün iki hırçın kanadıdır

biri kavuşmaya hasret
kendinden bile uçkun
diğeri kaderden ayna
mecburen çırpınmakta
birinin aklı yerdeyse
diğerinin aklında yer ne?
ortada şaşkın bir beden
kanat mı ben ben mi kanadım?

biraz evvel alçak uçtum
çarpışsaydık anlardım
korkmaya cesaretim yok
yer kandırmaz uçarım

yalnızlık özgürlüğün iki hırçın kanadıdır 


her nedense uçmaktan hep
korkardım ben düşmekten hep
yerden sıtkım sıyrılınca
üstündeyim bulutların

20 Ağustos 2010 Cuma

Bored to Death

20 Ağustos 2010 Cuma 0

Süperkulade görümcesi sayesinde (bahçelerde börülce oynar gelin görümce hesabı) "rengarenk" diye ortalarda banıran ve içi geçmiş gençliğe hitabemizin biz de rengarenkiz diye çınlamasına neden olan sertab erener üstüne bi de istiklal'den topladığı h&m gayleriyle klip çekti. Ee herkes renga renga renk diye gezsin efenim ama kazın ayağı öyle değil. Ölümüne sıkılanlarımız da mevcut. İşte adamlar dizisini de yapmış "Bored to Death". Pek şükela ve hoş.
Sevimli sevimsizlerden Jason Schwartzman var başrolde. 2. kitabını yazarken tıkanmış, sevgilisi tarafından terk edilmiş, kendinden sıkılımış New Yorklu bir yahudi. Beyaz şaraba zaafı var. Dizinin yaratıcısı Jonathan Ames kendi adını vermiş kahramanına, kendi gibi kurgulamış. Bu iç sıkıntısıyla terk ediliş sonrası eline bir Raymond Chandler polisiyesi alan Jonathan internete dedektiflik ilanı verip aynı gün bir iş kapıyor. Öyle cinai vakalar değil bunlar genelde kayıp davaları ama kahramanımız her seferinde başını belaya sokuyor. Sırf kendininki değil elbet arkadaşı Ray'inkini de (Hangover'dan tanıdığımız Zach Galifianakis) o da bir diğer kaybeden: çizgi roman yazarı, sevgilisi ve onun iki kızıyla yaşamakta. Parasız üstelik sevgilisiyle sürekli atışıyolar.



Ha bir de Jonathan'ın çalıştığı derginin patronu George (Ted Dunson) var. O da bir başka sıkılan: 60lardan beri sevişmekte olan bir ruh nası sıkılmasın? New York'tan, onun entelektüel camiasının sıkıcı eventlerinden sıkılmış durumda o nedenle Jonathan ne zaman ben şurdayım burdayım dese ben de gelmek istiyorum diyip olaya dalmakta.
Bored to Death öyle kahkahalarla güldüren bir komedi değil. Canı sıkılan tuhaf karakterlerin (ama aslında bir o kadar da sıradan) yaşadığı olaylar. Dizinin artısı zekice yazılmış diyalogları. Sinsice tebessüm ettiriyo. Bir bakmışsınız dizinin bağımlısı olmuşsunuz.
25 dakika süren dizinin 8 bölümden oluşan 1. sezonu tamamlandı. 2. si de çekilmekte. Wes Anderson tarzı komedi sevenlerin kayıtsız kalamayacağı küçük ve sevimli bir yapım Bored to Death. İzleyiniz!!
 
◄Design by Pocket