6 Mayıs 2010 Perşembe

24 olmak veya olmamak.. İşte bütün mesele bu...

6 Mayıs 2010 Perşembe
Aşırı duygusal olmam yüzünden kaybettim hayatta en çok belki de.. Öyle olduğumu göstermemeye çalıştım ama.. Alıngan, kırılgan bir yapım oldu hep.. Kim bilir anlayamadım çoğu zaman belki de, yanlış değerlendirdim. Anlık sinirle dinleme zahmeti bile göstermeden, bir çok insanı hayatımdan çıkardım. Öyle çok şen şakrak biri olamadım..ama küçük şeylerle mutlu olmasını bildim. Yeri gelince anın tadını çıkardım. Bugünlük sadece..yorgunum..24 yılı devircem dile kolay.. Son bir haftam kaldı.. Geri sayım başladı.. Seviyorum, olmuyor.. Zaman dursun istiyorum veya daha çabuk ilerlesin istiyorum, o da olmuyor.. Bir şeyler istemeyi bırakıp rahat olmak lazım sanırım. Bunu öğrenmem lazım.. Çok çabuk sıkılıyorum, çok çabuk ilgim dağılıyor.. Hayatımda ilk defa sabırlı olmaya çalışıyorum. Çok zorlanıyorum ama denemem lazım diyorum ve deniyorum. Sakin bir yapım oldu evet doğru. Sinirli olduğum anlar da oldu.. Zor birisi oldum belki de bilmiyorum. Ben de böyleyim işte.. Hayattaki en garip şeylerden birisi de bu. Değişmek için çabalıyorsun.. Değişince belki olur diyorsun. Tuhaf. Hayat çok güzel ama.. Bungee jumping yaparken tepedeyken özellikle bir kez daha bunun farkına vardım.. Yemedi 3. seferde 'haydin bismillah' deyip atlayabildim ancak.. Evet, yapmacık olamıyorum. Sevmediğim ortamlarda susuyorum..yorum yapmak istemiyorum.. Peki neden herkes herkesi bu kadar çok eleştirmek zorunda. Tamam hani eleştirmiyorlar da aslında ama nese bilemiyorum. Sorumluluk almayı öğrenmek lazım.. Nerede durduğunu bilmek lazım. Benim gibi bu kadar maymun iştahlı olmak da bir yere kadar gerçekten. Ekotum Ahmetim uzun zaman sonra biraz bunalım oldu yazdıklarım sanırım ama bugünlük de böyle olsun işte.. İyki varsınız hayatımda. Sizi çok özledim. :) Bugünkü seçtiğim şarkı Angus & Julia Stone'dan gelsin..Draw Your Swords:

i see them snakes come through the ground.
they choke me to the bone.

they tie me to their wooden chair.
here are all my songs.
so come on, love, draw your swords.
shoot me to the ground.
you're mine, i am yours.
let's not fuck around.
..cause you're the only one.

2 fikrim var:

Barakuda dedi ki...

bu tür "her telden" blogları seviyorum ben ya.. sinema,müzik,dizi,hayata dair sayıklamalar vs.. hiiç tanımadığın kişiden dökülmüş bir cümleye bir hisse "ananı! ben de!" diyebiliyosun bi anda.. hoş bi duygu..

burada okuduğum, zıt şeyleri aynı anda düşünebilme, bir sonraki hamleyi hesaplama, şüpheci olma, değişmeye çalışma ama becerememe gibi özellikleri kendimden iyi biliyorum ve de bu "aşırı farkındalık" durumunun psikolojilerimiz için hiç de iyi birşey olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.. kafada filler öylesine icraatta ki hiçbir halta konsantre olamamak.. kafa dağıtmak için yapılan eylemlerin kafayı daha çok manyaklaştırması vsvs.. şöyle rahat olabilsek en bi uç noktasından..

olamaz ama.. ben de 24-1 yılda şunu öğrendim ki insan değişemez.. çırpındığı her seferinde bu, mutluluk hanesine -1 olarak yansır..

uzman doktor konuştu..

Elif dedi ki...

bu gibi durumlarda, bünyeye gelen en iyi ilaçlardan birisi, yalnız olmadığını bilmek. yorumun için saol. çok güzel olmuş. :)

 
◄Design by Pocket