17 Mart 2010 Çarşamba

Orta Sınıfın Buhranları: Yemekteyiz

17 Mart 2010 Çarşamba

Yemekteyiz bitmiyor sürüyor, süründürüyor. Sırf ses olsun diye televizyonu açtığımda ya da yemek yerken televizyon karşısında falan ahanda Yemekteyiz. Yine hodbin ve nobran yarışmacılarıyla karşımızda. Sürekli çemkirme, hakaret. Tabi boş boş oturup, ah efendim elinize sağlık diye yeseler o zaman da izlenmez. Ama çok abartılı olmaya başladı son zamanlarda. Nereden buluyorlar o kadar gudubet insanı anlamıyorum. Gerçi doğru dürüst bir hayatı olan, aklı başında biri katılmaz o yarışmaya. Ama güzel ülkemin tam bir şizoid cenneti olduğunu fark ediyorum izledikçe. Herkesin en büyük sorunu ne kadar müthiş bir hayata ve görgüye sahip olduğunu gösterebilmek. Mesela en önemli laf sokma bu yarışmada, siz bilmezsiniz ya da siz bunu daha önce yediniz mi ki tadında ayar verme. Sofralara altın yaldızlı, gümüş kakmalı takımlar konuyor, herkesin evinde plazması, mumları, yapay çiçekleri de var çok şükür. Türkiye'de her şey bulunuyor artık nerede o eski yokluk günleri!

Favori yarışmacım Dilber Hala

Bir de son zamanlarda kadın yarışmacılarda artan bir şekide abiye giyinme ve dekolte var. İyice coştu. Nişan kıyafetlerini ya da oğullarının sünnet düğününde giydikleri kıyafetleri modifiye edip g.t, meme salınıyorlar. İnsanlar tuhaf. Gerçekten niçin bu abartı, neyin ispatı? Bakın benim biricik ve konforlu hayatım ne kadar güzel demeye mi getiriliyor? Benim yediğim önümde yemediğim arkamda, hoşafla komposto arasındaki farkı bilecek kadar entelektüelim diyen bu insanların hayattaki tek sorunları ise istisnasız hepsinin Türkçe'nin ağzını burnunu kırarak konuşmaları. Bilgili olayım derken zavallı konumuna düşmeleri bu yüzden.

Yemekte meme var bugün!

Yarışmaya her hafta katılan iki erkek yarışmacıdan birinin sektirmeden eşcinsel olması ise ayrı bir konu. Takdir etmek lazım yapımcıları. Seyircileri Türkiye gaylerinin mutfağına sokup hepsini dolaptan çıkardı ama bu gaylerimizin hepsinin çaçaron, kunil giyimli olması ve her an "telgrafın tellerine... ya da her şeyimi uğruna ben..." diye hökürerek şarkı söylemesi ayrı bir durum. Türkiye'de sadece kuşumaydın ekolü, bu çeşit gay var demeye getiriyor yapımcılar. Bu da zaten toplumda yerleşmiş sterotypeları (SP hocam S. Güney'e saygılar) kuvvetlendiriyor.

Unutulmaz hamarat kadın Naim

Benim evim senin evinden daha allı dallı güllü, ben carpaccio ve ravioli yerim boş zamanlarımda diyen bu insanların meslekleri de havalı oluyor. Yarışmaya katılan insanlar genelde satış temsilcisi, takı tasarımcısı, yönetici asistanı, restoran sahibi, çağrı merkezi operatörü (bu aralar çok revaçta), ses sanatçısı, süperhamaratpazardanalıpmarkaalmışgibigösterebilen ev hanımları ya da kırmızı saçlı mimarlar oluyor. (böyle bir yaratık da katılmıştı zamanında)
Celebrity olarak Faik'i ve Sema Çelebi'yi yarıştıran yapımcılara önerim Semra kaynanayı yarıştırmaları. Ne kadar zekiyim di mi? Kendisinin birinci sınıf deliliği ve laf sokmaları karşısında kim durabilir? Çünkü Türkiye'de aynı psikopatlık seviyesini tutturabilecek bir şahıs çıkmadı henüz. Bu fikrimi lütfen uygulasınlar. Çok özledik kendisini. Hem Semra Hanım 1500 tl gibi küçük bir meblağ karşılığı seve seve ortalığı karıştırır eminim.

Bu kalp seni unutur mu?

Nasıl gelin-kaynana programları, şarkı yarışmaları bittiyse Yemekteyiz de biter bir gün. Ama toplumumuzda bu yarışma sayesinde beyaz türkçülük oynayan yarışmacıların ve bunu izleyen insanların yanan devreleri ne olacak acaba?

0 fikrim var:

 
◄Design by Pocket