18 Aralık 2009 Cuma

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın

18 Aralık 2009 Cuma

Jonathan Safran Foer'in Siren Yayınları'ndan çıkan kitabı "Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın" bu sene okuduğum en iyi kitaplardan biriydi belki de en iyisiydi..
Konusu şöyle:11 eylül'de babasını kaybeden Oscar birkaç sene sonra mavi bir vazonun içinde bir anahtar bulur,babasına ait bu gizemli anahtarın sırrını çözmek ister ama koskaca New York'ta 162 milyon kilit vardır...
Kitap Oscar'ın diğer çocuklara benzemeyen zekası,mucitliği,hayalperestliğiyle çok eğlenceli ama büyük insanlık faciası 11 eylül'den sonra yaşanan insan dramları,bir çocuğun yaşadığı kayıp ve onunla yüzleşmesi açısından çok da hüzünlü.
Kitaba paralel giden,Oscar'ın babaannesi ve dedesinin duygu yüklü hikayesi de insanlık tarihindeki başka bir yıkıma,Dresden'e götürüyor okuru.Hayatlarının en başlarında dağılmış insanların,konuşulamayanların hikayesine.
Kitap Oscar'ın seçtiği resimler, büyükbabanın defterlerinden yazılarla anlatısını olabilecek her türlü görselllikle destekliyor.Yani aynı zamanda oyuncaklı,büyük bir yaratıcılıkla yazılmış.Okuyup bitirdiğinizde bir süre elinizden bırakamıyorsunuz.Tartışmasız çok başarılı ve yenilikçi bir roman.

"O gece babam beni yatırır ve kitap hakkında konuşurken bu meseleye bir çözüm düşünüp düşünemediğini sormuştum. “hangi mesele?” “fazlasıyla önemsiz olmamız meselesi.” “pekala, bir uçak seni alıp sahra çölü’nün ortasına bıraksa ve sen orada, bir cımbızla bir kum tanesini yerinden bir milimetre oynatsan ne olur?” demişti. “muhtemelen susuzluktan ölürdüm,” demiştim. “hayır, tam o anda, tek kum tanesini oynattığında demek istedim. ne anlama gelirdi bu?” demişti. “bilmem. ne?” demiştim. “düşün bakalım,” demişti. düşünmüştüm. “herhalde bir kum tanesini oynattığım anlamına gelirdi.” “ki o da sahra’yı değiştirdiğin anlamına gelirdi.” “yani?” “yani mi? yani, sahra uçsuz bucaksız bir çöldür. ve milyonlarca yıldır var. ve sen onu değiştirdin!” “doğru!” demiştim yerimde doğrularak. “sahra’yı değiştirdim!” “anlamı?” demişti. “ne? söyle.” “eh, mona lisa’yı yapmaktan veya kanseri tedavi etmekten bahsetmiyorum. sadece bir kum tanesini bir milimetre oynatmaktan bahsediyorum.” “e?” “bunu yapmasaydın insanlık tarihi şöyle gidecekti…” “hı-hı?” “ama yaptın. yani?” yatakta ayağa kalkmış, yıldızları göstermiş ve bağırmıştım: “insanlık tarihinin gidişatını değiştirdim!” “doğru.” “evreni değiştirdim!” “değiştirdin.” “ben, tanrı’yım!” “sen ateistsin.” “ben, yokum!” yatağa, kollarına atlamıştım ve kahkahalarla gülmüştük."

0 fikrim var:

 
◄Design by Pocket